28 Eylül 2013 Cumartesi

Kalayna Price - Grave Witch/Mezar Cadısı Yorumu

Mezar Cadısı (Alex Craft #1)
D&R | Okuoku | Goodreads
Kategori: Roman, Fantastik, Büyü, Cadı
Yazar: Kalayna Price (Çeviren: Ezgi Ünçe
Üretici: Nemesis Kitap
Liste Fiyatı: t 18,00
Sayfa Sayısı: 315
Ölülerin konuşamayacağını düşünüyorsan, Alex Craftla henüz tanışmadın demektir.
Alex Craft ailesi tarafından reddedilmiş bir mezar cadısı. Para kazanmak için en önemli özelliğini kullanıyor: ölüleri konuşturuyor.

Cinayete kurban giden birini konuşturması ve ona katilinin kim olduğunu sorması için polis tarafından işe alındığında ise olaylar karışıyor. Onunla birlikte çalışmaya başlayan dedektif Falin Andrews sürekli peşinde. Üstelik şüphe uyandıracak kadar gizemli birisi. Ruh toplayıcı göreviyle insanların en çok korktuğu şey olan Ölüm ise Alexin yanında. Dost gibi görünüyor. En azından şimdilik.

Bir ritüeli gerçekleştirircesine benzer şekilde işlenen cinayetlerin kurbanları ise Alexe katilin ismini fısıldamak üzere...

"Bu hikâyeyi kaçırmayın."
Patricia Briggs

"Bu hareketli ve heyecan dolu hikâyeyi okurken sayfalar su gibi akıp gidecek."
Publishers Weekly
Herkese merhaba. Biliyorum biliyorum, bundan sonra buralardayım dedim ama yine gelemedim. Fakat gerçekten çok sağlam bir mazeretim var. İşsizlik! Abi bu iş başvuruları sonrasında beklemek ne fena bir şey öyle. O kadar stresliyim ki hiç bir şeye kafamı veremiyorum. Ne zaman bilgisayarın başına oturup yazmaya hazırlansam olmuyor, odaklanamıyorum, tek kelime yazamadan kalkıyorum. Bir, iki, üç derken baktım iyice kopmaya başladım, yorumlanması gereken kitaplar almış başını gitmiş, tembelliğe alışmaya ramak kalmış dedim bu böyle olmaz ve işte buradayım.

Yaz boyu bir sürü kitap okudum demiştim hatırlıyorsunuzdur. Maalesef internetim olmadığı için hepsinin yorumu öylece kaldı. Gidip bir kenara not almak gibi bir huyum olmadığı için bir yerden sonra tüm kitaplar iç içe girdi. İşte bu yüzden 3 üzerinde puan verdiğim kitapları bloga taşıyıp, diğerlerini şimdilik daha sonraya bırakıyorum. Gönül isterdi ki bu yorumları size taze taze yazayım ama o kadarını mazur görün artık.

Mezar Cadısı, gerek kurgusuyla gerek karakterleriyle olsun yaz boyunca okuduğum en iyi kitaplardan biri oldu. Eğlenceliydi, heyecanlıydı, yer yer sinirlerimi de gerdi diyebilirim ama asıl önemlisi farklıydı. Gerçekten farklı. Uzun süre aynı tarzda kitaplar okuduktan sonra konular öyle birbirine benziyor ki bir yerden sonra olayların nasıl sonuçlanacağını tahmin etmek kaçınılmaz oluyor. E bu istenilen bir şey değil tabi. Kim sonunu önceden tahmin edebildiği kitapları okumak ister ki? Şimdi yalan yok kitabın başlarında beklentim öyle çok çok yüksek değildi. Evet kitabı Goodreads'ta takip ediyordum ve bizde çıktığını duyunca sevindim ama yine de beklentimi yüksek tutmadım. Arka kapak yazısı da öyle aman aman farklı bir şey değil ama kitabın içi aman tanrım *-* Bayanlar baylar bu zamana kadar kendini topluma açıklamış vampirleri ve şekil-değiştirenleri okudunuz şimdi sıra periler ve cadılarda.

Sert, kuşkucu, sempatik, sivri dilli mezar cadısı Alex Craft'a merhaba deyin. Onu sevecek; Anita'nın, Sookie'nin, Cat'in -yada artık sizin hasretini çektiğiniz karakter kimse- yokluğunda bağrınıza basacak, sizi avutmasına izin vereceksiniz. Böyle deyince Alex'i  daha az sevdiğim sanılmasın ama yani sonuçta saydığım diğer karakterler artık sevgisi köklenmiş olanlar. Alex'le daha yeni tanıştık. Belli mi olur bir bakarsın ilerleyen zamanlarda Alex için de gün saymaya başlarız.

Alex için ölüleri uyandırmak günlük, sıradan işlerden sadece biriydi. Ta ki o son göreve kadar. Uyandırılması istenen kadın Alex'in daha önce hiç görmediği bir şekilde, hunharca öldürülmüş ve kimsenin bilmediği bir şekilde büyülenmiştir. Aynı zamanda, perilerle cadıların varlıklarından rahatsızlık duyan Önce İnsanlar Partisi başkanının ani ölümü ve cesedin üzerinde bulunan garip semboller, akıllarda soru işaretleri bırakmıştır. Şunu belirtmem gerekiyor, her ne kadar periler ve hemen ardından cadılar kendilerini topluma açıklamış, toplumda kendilerine yer edinmiş ve insanlarla iç içe yaşıyor olsalar da aralarındaki ilişki çok hassas bir durumda. İki grup arasında yaşanacak en ufak bir sürtüşme, büyük bir çatışmaya sebep olabilir. Birileri kötülük peşinde. Peki kim bunlar? Periler mi? Yoksa savaş isteyen insanlar mı? Katledilen kadınların sayısı arttıkça kanlı bir ritüelin ilk işaretleri de kendini göstermeye başlar. Olayları çözmeye çalışırken ritüelin parçalarından biri haline gelen Alex içinse tek kurtuluş yolu bu kişiyi bulmak ve haklamak *-*

Kitabın başlarında yabancılık hissi duyabilirsiniz çünkü Alex'in kendine ait bir arkadaş geçmişi var. Fakat o arkadaşlarla olan ilişkileri hakkında detaylı bilgimiz yok. Dedektif Falin Andrews gibi bizde onun hayatında oldukça yeniyiz. Bölümler ilerleyip Alex'e alıştıkça o histen sıyrılıveriyorsunuz. Zaten geçmişle çok bir işimiz yok. Genel olarak yaşanan durumu çözmeye çalışıyorlar. Alex gerçekten muhteşem bir karakter. Eğer o salak kızlardan sıkıldıysanız, ayakları sağlam basan, gerçek bir kick-ass karakter arıyorsanız -kızın en iyi arkadaşlarından biri Ölüm lan!- doğru yerdesiniz. Kitabın baştan sona koşuşturmacayla geçtiğini söylersem sizi yanlış yönlendirmiş olurum. Evet aksiyon var ama sonuçta tanışmamız gereken yeni karakterler; öğrenmemiz gereken yepyeni peri türleri, cadılar, büyüler ve ritüeller de var. Ancak bu bilgiler hikayeye öyle güzel işlenmiş ki okuyucuyu bunaltmıyor.

Aksiyonu bol olduğu kadar eğlencesi de bol bir kitap. Ailesi tarafından reddedilen, hayatını ölüleri konuşturarak kazanan, hafif sorunlu bir kadın var karşımızda. Karakterlerin birbirleriyle olan diyalogları muhteşem. Hatta çoğu yerde kahkahalara boğuluyorsunuz. Neyin ne zaman olacağını, kime güvenmeniz gerektiğini tahmin edemiyorsunuz ki bu özellikle özlediğimiz şey. Falin beni en çok şaşırtan karakter oldu. O da en az Alex kadar kick-ass bir karakter. Gizemli olmasını sevdim. Falin hakkında verilen bilgiler çok kısıtlı. Geçmişi, nereden geldiği, neden geldiği, niçin bu davaya bu kadar önem verdiği hakkında bir bilgimiz yok. Alex'le olan mecburi yakınlıkları sonrasında ondan hoşlanmam mı lazım yoksa bir kaşık suda boğsam daha mı iyi olur bilmiyorum. İkisinin birbiriyle olan atışmaları okunmaya değer *-* Ölüm ayrı bir şey zaten. Onu, Azrail gibi değil de City of  Angels/Melekler Şehri'ndeki Nicolas Cage gibi ruhları toplayanlardan biri gibi düşünün. Cool bir karakter. Alex'le ikisinin çok farklı bir ilişkisi var. Her ne kadar bu kitapta kendini çok az gösterse serinin devam kitaplarında en çok merak ettiğim karakterlerden biri o.

Etrafımda kitaptan hoşlananlar olduğu gibi azınlık sayıda sevmeyenlerde oldu. Ya sonuçta zevk meselesi tabi ama baştan söyleyeyim bulaş bulaş paranormal aşk arayanların sevebileceği bir kitap değil. Kanlı ritüellerin, parçalanmış cesetlerin ve  kara büyülerin havada uçuştuğu; yer yer kan donduran, sert ama eğlenceli bir kitap bu. Normalde serilerin ilk kitaplarına iyimser yaklaşarak puan konusunda bonkör davranırım ama bu kitap 4 puanı kesinlikle hak ediyor. Okumam için kitabın bir kopyasını yollayan Nemesis Kitap'a çok teşekkür ederim. Umarım Alex'in yeni maceralarını yakın zamanda okuruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...